10 Aralık 2010 Cuma

ADRİANOPLE [EDİRNE] SAVAŞI (M.S. 378)

     Milattan sonra 4. yüzyılda Asya'dan batıya doğru ilerlemelerini hızlandıran Hun'lar karşılaştıkları yabancı kavimleri de önlerine katıyorlardı. Bunların arasında bir Töton toplumu olan Got'lar da vardı. Güney Rusya steplerinde İskit'lerden, Tatar ve Kazak'lara kadar pek çok toplumun atlardan nasıl istifade edebildiklerini gördükleri için kendileri de atlı ve mobilize bir toplum haline gelmişlerdi. Artarak devam eden Hun baskısı sebebiyle bulundukları coğrafyadan batıya doğru göç ederek Tuna kıyıları civarlarına kadar indiler ve Roma topraklarına iltica etmeye çalıştılar. Roma tarihçisi Eunopius'a göre Got'ların sayısı 200,000'den az değildi.


Adrianople (Edirne) Savaşı Öncesinde Dönemin Coğrafî Yapısı



     Eski ihtişamından yoksun olan Romalılar ise vergi ödeyebilecekleri ve gerektiğinde orduya asker sağlayabilecekleri düşüncesiyle Got'ları silahlarını bırakmaları kaydıyla bazı metruk alanlarda iskan etmeyi planladılar. Bu nedenlerden ötürü İmparatorluğun doğu bölümünden sorumlu eş yöneticisi Valens (Roma İmparatorluğu'nun batı bölümünden ağabeyi Valentianus sorumluydu) sınır muhafazasıyla sorumlu generalleri Lupicinus ve Maksimus'a direktif vererek Got'ları Roma topraklarına almaya başladı. Böylelikle Vizigotlar (Batı Got'ları) ve Ostrogotlar (Doğu Got'ları) Roma topraklarında yerleşti. Bir kısım Ostrogot da Roma makamları ile anlaşmaya yanaşmadan gizlice ve rüşvet vererek Roma sınırlarına girdiler.



Got'lar Roma Topraklarına Doğru İlerlerken...





     Romalılar ile bir anlaşma yapıp Roma topraklarında yaşamaya başlayan Got halkı zamanla Roma askerlerinin ve memurlarının baskılarına maruz kaldı. Yerleşme bedeli hususundaki aç gözlülükten, Got kadın ve kızlarının zorla alıkonmaya çalışılmasına kadar giden Roma baskısı Got'ları Romalılara karşı kışkırtmaya başladı.


Got'ların Roma Topraklarına Yerleşimini Gösteren Temsili Bir Çizim





     Zaman zaman ortaya çıkan ufak çaplı sürtüşmelerin çözümü için yetkilerini ikinci derecedeki asker ve memurlarına devreden İmparator Valens sorunun daha fazla büyümemesi amacıyla meseleyi kendisi çözmek üzere bir ordu hazırlanmasını emretti. Valens Got'ların üzerine yürürken yanına 40 000 civarında piyade ile içlerinde ağır süvari, atlı okçu ve Arap izcilerin bulunduğu 20 000 kişilik tali birlikleri aldı. 

     Valens kendisinden gayet emin biçimde Got'ların üzerine yürümekteydi; fakat hesaba katmadığı şeyler de vardı. Zira artık ne Roma ordusu eski ihtişamındaydı ne de Got'lar ve onlar gibi barbar olarak addedilen kavimler eskisi gibi zırhsız, miğfersiz, zayıf kalkanlarla korunan, sadece mızrak kullanan toplumlardı. Şimdi demir kaplı kalkanlar, kısa delici kılıç (scramasax), uzun kesici kılıç (spatha) ve Roma zırhını kolayca delebilen savaş baltaları (francisca) kullanıyorlardı.Yüz yüze yapılan muharebelerde Roma piyadeleri eski barbar kavimleri yenebilmenin kolay olmadığını anlamışlardı. Ayrıca Roma ordusu geçmişteki türdeş halini de kaybetmişti. Orduya git gide daha fazla sayıda barbar ve köle girmişti. Askerler halen cesur olsa da, geçmişteki ahenk kaybolmaya başlamıştı.



Roma ve Got Ordularının Adrianople (Edirne)'ye Geliş Güzergâhları





     Roma ordusu Got kuvvetleri üzerine ilerlerken Roma keşif birliği Got savaşçıları hakkında yanlış bir istihbarat vererek düşman sayısını ekseriyeti piyade olmak üzere 10 000 kişi kadar tanımladı. Atlı bir kavim olan Got'ların süvari güçlerinin o sıralarda nerede bulundukları halen muammadır. Bir kısım tarihçi bu atlıların taktik gereği uzak bir bölgede saldırmak amacıyla bekletildiğini belirtirken, diğer bir kısım tarihçi de Got atlıların yağma için başka bir yerde bulunduklarını ifade etmektedir.

     Roma ordusunun üzerine geldiğini öğrenen Got lideri Fritigern, Valens'e Trakya civarlarını kendisine vermesi karşılığında barış yapabileceğini bildirse de Valens buna aldırmadı. Bir süre sonra Got'lar Roma ordusunun ilerleyişindeki ihtişamdan korkarak bu kez şartsız bir barış teklifinde bulundu fakat Valens bunu korku ve acizlik belirtisi olarak nitelendirdiğinden meseleyi kökünden çözebileceği düşüncesiyle Got kampına doğru yürüyüşüne devam etti.


Roma Ordusunun İlerleyişi ve Birliklerin Savaş Düzeni









     Got karargâhı laager denen arabalarla çevrili bir tepede kurulmuştu. Hazırlıklarını eksiksiz tamamlamak isteyen Got lideri Fritigern, Roma saldırısını geciktirmek maksadıyla müzakerelere girişti ve kamp çevresindeki bazı tarlaları ateşe verdi. Tam bu esnada müzakere için Got kampı yakınlarında bulunan Roma elçisinin korumalarından bir tanesi kampta tehditkâr bir hareketlenme olduğunu düşünerek Got kampına doğru okunu fırlattı. Got'lar da aynı biçimde mukabele ettiler ve Romalıları karargâhın civarından uzaklaştırdılar. Hızlı biçimde geri dönen Romalı askerler diğer piyadelerin de spontane biçimde hareket etmelerine neden oldu. Hasımlarına karşı bir düzen içinde ve sabırla savaşmalarıyla tanınan Roma ordusu için bu durum pek alışılmamış birşeydi. Roma sağ kanat süvarileri ileri atılıp Got karargâhı üzerine doğru saldırlar ancak oradaki mukavemeti yaramadılar.



Roma Ordusu Savaş Unsurları

Piyade...



Süvari...







     Bu esnada daha önce nerede oldukları kesin biçimde bilinmeyen çok sayıdaki Got süvarisi ormanlık alandan çıkıp Roma ordusunun sağ kanat süvarilerine ve piyadelerine ani biçimde saldırarak, onları bozdular. Got süvarilerinin savaş alanına girdiğini gören Got piyadeleri de barikatların arkasından çıkarak Roma askerlerine taarruz ettiler.


Got Ordusu Savaş Unsurları

Piyade...

(Got piyadeleri kılıç-kalkan-mızrak ve balta ile savaşılardı. Sadece Got komutanları ağır zırh giyerler, diğerleri çoğunlukla hafif zırh ve kalkanla kendilerini korurlardı. Got piyadeleri düşman üstüne taktiksel olarak alçak sesle başlayan sonra yükselerek gök gürültüsüne benzer biçimde yükselerek devam eden bir biçimde bağırarak taarruz ederlerdi. Bu taktik düşman askerlerinin morali üzerinde menfi biçimde etki yapardı.) 






Süvari...

(Got süvarileri üzengi kullanmaz, büyük mızraklar ve kılıç-kalkan taşırlardı. Taktiksel olarak kanatlardan saldırıp, sahte ricat yaparak aniden dönüp tekrar saldırırlardı.)








     Valens'in içinde yer alan kıtaları koruyan birliklerden iki tanesi Got ordusunun ana unsurunu oluşturan süvari biriminin yolunu kesmek için öne çıktıysa da, Got atlarının altında ezildiler. Akabinde Got ordusu Roma ordusu sol kanadındaki piyadelere saldırıp onları kuşatarak merkeze doğru sürdü. Got süvarisi öylesine etkili olmuştu ki, Roma askeri unsurları çaresizlik ve şaşkınlık içinde birbirlerine doğru itildiler. Kısa bir süre sonra Roma sol cenahı - merkezi ve yedekleri ayırt edilemez hale geldi. Roma askerleri silahlarını kullanabilecek manevra alanından yoksun biçimde kaldılar. Piyadelerin aciz halini gören Roma süvarisi ise savaşı kaybedebileceğini anlayıp, yavaş yavaş savaş meydanından uzaklaşmaya başladılar.


Adrianople (Edirne) Savaşının Gelişim Sürecini Gösteren İki Çizim









     Roma askerlerinin bu durumu daha önce Cannae'de yaşanılana benzer bir durumdu. Aynen Cannae'de olduğu gibi, kuşatılıp hareket alanı bırakılmayan Roma piyadesinin hiçbir kurtulma olasılığı kalmıyordu. Got savaşçılarının mızrak ve kılıç darbeleri sonucunda pek çok Romalı asker hayatını kaybederken, az sayıdaki Romalı kaçıp canını kurtarabildi. İmparator Valens de dahil olmak üzere, çoğu Roma subayı ve toplamda 40 000 civarındaki Roma askeri Adrianople'de hayatını kaybetti. Efsaneye göre Got süvarisinden kaçan İmparator Valens yakınlardaki bir çiftlik evine sığınmış, sonrasında Got'ların içinde Valens'in olduğunu bilmedikleri bir halde bu çiftlik evini yakması sonucu yanarak ölmüştür.

     Adrianople Savaşı'nın sonunda Roma İmparatorluğu'nun çöküşü önlenemez biçimde başlamıştır. Got'lar Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde kendi yöneticileri tarafından yönetildikleri bağımsız bir düzen kurmuşlardır.


Adrianople (Edirne) Savaşı'ndan Sonra Oluşan Yeni Siyasal ve Coğrafi Durum

(Savaştan sonra Got'lar Roma'ya kadar akınlar yaparak şehri yağmalamış, Galya ve İspanya'nın yönetimini ele geçirmişlerdir.)





Adrianople (Edirne) Savaş Alanı: Günümüzdeki Görünüm





STRATEJİ - TAKTİK:

     Adrianople Savaşı ağır süvarinin kazandığı ilk büyük zafer olarak görülmektedir. O döneme değin eşsiz görülen Roma piyadesini bozguna uğratan Got süvarileri atlı birimlerin düzenli yaya orduları ezebileceğini kanıtlamıştır. Barbar olarak nitelendirilen toplumların atları kullanarak seri ve etkili biçimde hücum etmeleri özellikle savunmayı - korunmayı öncelikli biçimde düstur edinen yapıları zor durumda bırakmıştır. Ayrıca barbar - yarı barbar kavimlerin atları etkin biçimde kullanıp düzenli piyade birliklerini zor duruma sokması süvari sınıfının kuvvetlendirilmesini ve piyade birliklerinin süvarilerle daha çok destek vermesi gerektiğini tüm devletlere göstermiştir.

     Adiranople Savaşı'nda Roma ordusu bunun eksikliğini acı biçimde hissetti. Zırhlı Got süvarilerinin ani saldırıları ve sayıca üstünlükleri karşısında Roma piyade ve süvarisi neredeyse hiçbir şey yapamadı. Roma ordusunun unsurları içerisinde süvari birimleri nicelik ve nitelik bakımdan daha gelişmiş düzeyde olsaydı hiç şüphesiz ki, bu büyük bozgun yaşanmayabilecekti.



YARARLANILAN KAYNAKLAR:

* Christon I. Archer - John R. Ferris vd., Dünya Savaş Tarihi, (Çev.) Cem Demirkan, Tümzamanlar Yayıncılık, 2006, (s. 105 - 111).

* C.W.C Oman‚ Ok Balta ve Mancınık: Ortaçağ´da Savaş Sanatı 378-1515‚ (Çev.) İsmail Yavuz Alogan, Kitap Yayınevi‚ İstanbul‚ 2002‚ (s. 14 - 23).

* Peter Wilcox - G.A. Embleton, Rome's Enemies 1: Germanics And Dacians, Osprey Publishing, 1994.

* Philip Matyszak, "Adrianople", Bütün Zamanların Yetmiş Büyük Savaşı, (Ed.) Jeremy Black, (Çev.) Nurettin Elhüseyni, Oğlak Yayınları, İstanbul, 2006, (s. 44 - 45).

* Richard Bodley Scott, Legions Triumphant, Osprey Publishing, 2008.

* Simon Macdowall, Adriaople AD 378: The Goth's Crush Rome's Legion's, Osprey Publishing, 2001.

* Simon Macdowall - Angus McBride, Germanic Warrior AD 236 - 568, Osprey Publishing, 1996. 

* Simon Macdowall, Late Roman Cavalryman AD 236 - 565, Osprey Publishing, 1995.

* William Weir, Dünyayı Değiştiren 50 Savaş, (Çev.) Emine Demirtaş - Mehmet Usta), Etkileşim Yayınları, 2009, (s. 89 - 93).


Hiç yorum yok: